Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok

 
Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok

Bu tür tekliflere gösterilen kamuoyu tepkisinin gittikçe yumuşaması gelecek için bu konuda fazla iyimser olunmasını imkânsız kılıyor. Şu emekli maaşı skandalına bakın. Bütün bunlardan rahatça çıkarabiliyoruz ki deprem konusunda son bir yılda elle tutulur bir şey yapılmış değildir. Kanal 1 bu olguyu yeni ortaya koyuyormuşçasına altını çizerek sundu. “What can I do for you?” sorusuyla karşılaşınca “Ne istediğinizi fazla eğip bükmeden, doğrudan, dobra dobra söyleyin” derim, nasıl olsa bunu açıkça sorulmuş bir soru izleyecektir. Kısacası çaresizliklerini anlatmaktadırlar. Son 20 yıl birbirini izleyen hemen çoğu da AKP zaferi olarak algılanan ve sunulan seçimler bu ahlaksız tekliflerin çok sık yapıldığı daha doğrusu bir yaşam biçimi haline geldiği bir dönemdir. O yüzdendir ki depremzedelere yardımların yerel yönetimlerle AKP arasındaki ilişkilere bağlanmasını yorumlarken seçmenin bu konudaki teşvik edici tavrının da etkisi olduğunu unutmayalım. Siyasetçiler, bilimadamları, gazeteciler, yerel yönetim sorumluları, salonlarda, meydanlarda toplandılar, birbiri ardına demeçler patlattılar. Bu bakımdan Kanal 1’in pek bilinen bir gerçeğin altını çizmesini, bu kadar önemsemesini yadırgamamak gerek. Biz daha önce yukarıda da belirttiğimiz gibi şu son 20 yılın seçimlerinde daha ne ahlaksız teklifler gördük. Bunlar deprem bölgesindeki seçmenin yerel yönetimin merkezi idare ile ilişkilerine çok önem verdiğinin ve muhalefetin yaralarımızı sarmada ne yardımı olabilir ki diyerek hep merkezi ve yerel yönetim ilişkilerinin üzerinde durmaktadırlar. ***Yıllar önce ABD’de uzunca kaldığım ve yoğun ilişkiler yaşadığım, Amerikan aile yapısının karmaşıklığını da yakından kavramak olanağını bulduğumu sandığım bir dönemde her şeyin, karşılığında “Ne istiyorsun” sorusuna bağlandığı bir diyarda, “Peki bundan benim çıkarım ne olacak” sorusunun hiç sıkılmadan rahatlıkla sorulduğuna tanık olmuştum. Bu arada kürsülerde yer alan AKP yöneticileri deprem bölgelerinde çoğu merkez iktidar ile yerel yönetimler arasında ilişkilerin iyi olmadığını, bu durumun maalesef bu bölgelerde iyi olmayan ilişkilerin deprem konusunda yardımları da olumsuz etkilediğini söylediler. Pazarlıkların açık olması, benim gibi açık pazarlık konusunda biraz mahcup olan insanlara yadırgatıcı gelen bu hususu artık hiç yadırgamaz oldum. Son olarak aynı kuşkuların duyulmasına şaşırmamak gerekir. Tayyip Bey, “Bize oy vermezseniz depremde yardım beklemeyin!” diye tehdit savurmamakta, pek bilinen “Sev beni seveyim seni” ilkesini hatırlatmaktadır. ",. Zaten AKP bu noktanın hiç akıllardan çıkmamasına azami özen göstermektedir. ***Zaten yurttaş her alanda yaşadıklarıyla bu gerçeği biliyor. Bakmayın siz AKP’nin söylemleriyle “birinci çoğul şahıs” iktidarı izlenimi uyandırmasına, bal gibi bir “birinci tekil şahıs” iktidarı olan AKP döneminde asliye hukuk davalarında bile çıkacak sonuç söz konusu vatandaşın siyasi iktidarla ilişkilerine bağlıdır. Oy gelmesi ihtimali fazla olmayan kesimlerin ikramiye dışında tutulması “Bu işin bana oy getirisi ne olacak ki bunu önceden bilelim” gerçeğinin geçerli olduğunu bir kere daha kanıtlamıştır. Bu defa iktidarın “Bizim alacağımız karşılık ne olacak” sorusunu altını çok çizerek sormuş olması ve bağlantıyı daha sıkça dile getirmesi tepkinin büyümesine yol açmış olsa gerek. Onun için AKP’nin deprem yardımının açık seçik AKP’ye bağlı belediyelerle ilişkilendirilmesi ve tepki gösterilmesinin fazla yadırganmaması gerekir. Yıllardır vatandaşlara yapılan yardımların oy oranına yansımasına bağlı olduğunu yazıyor ve politikacıdan, oy karşılığı olmadan zırnık alınamayacağını söylüyoruz. 6 Şubat günü asrın felaketi olarak anıldı. Bu defa da durum aynıdır. Her türlü hizmetin götürülmesinde bizden olanlar ve olmayanlar ayrımını göz önünde bulunduran AKP, “Sev beni seveyim seni” tekerlemesini akıldan çıkarmamaya dikkat etmektedir. Yani diyeceğim odur ki sözü edilen politikacılar da bir sıkıntılarını dile getirmektedirler.

Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok

Şu emekli maaşı skandalına bakın. Tayyip Bey, “Bize oy vermezseniz depremde yardım beklemeyin!” diye tehdit savurmamakta, pek bilinen “Sev beni seveyim seni” ilkesini hatırlatmaktadır. Son olarak aynı kuşkuların duyulmasına şaşırmamak gerekir. O yüzdendir ki depremzedelere yardımların yerel yönetimlerle AKP arasındaki ilişkilere bağlanmasını yorumlarken seçmenin bu konudaki teşvik edici tavrının da etkisi olduğunu unutmayalım. Zaten AKP bu noktanın hiç akıllardan çıkmamasına azami özen göstermektedir. Yıllardır vatandaşlara yapılan yardımların oy oranına yansımasına bağlı olduğunu yazıyor ve politikacıdan, oy karşılığı olmadan zırnık alınamayacağını söylüyoruz. Bu defa iktidarın “Bizim alacağımız karşılık ne olacak” sorusunu altını çok çizerek sormuş olması ve bağlantıyı daha sıkça dile getirmesi tepkinin büyümesine yol açmış olsa gerek. Her türlü hizmetin götürülmesinde bizden olanlar ve olmayanlar ayrımını göz önünde bulunduran AKP, “Sev beni seveyim seni” tekerlemesini akıldan çıkarmamaya dikkat etmektedir. Pazarlıkların açık olması, benim gibi açık pazarlık konusunda biraz mahcup olan insanlara yadırgatıcı gelen bu hususu artık hiç yadırgamaz oldum. Bu bakımdan Kanal 1’in pek bilinen bir gerçeğin altını çizmesini, bu kadar önemsemesini yadırgamamak gerek. ***Zaten yurttaş her alanda yaşadıklarıyla bu gerçeği biliyor. Siyasetçiler, bilimadamları, gazeteciler, yerel yönetim sorumluları, salonlarda, meydanlarda toplandılar, birbiri ardına demeçler patlattılar. Bunlar deprem bölgesindeki seçmenin yerel yönetimin merkezi idare ile ilişkilerine çok önem verdiğinin ve muhalefetin yaralarımızı sarmada ne yardımı olabilir ki diyerek hep merkezi ve yerel yönetim ilişkilerinin üzerinde durmaktadırlar. Bu tür tekliflere gösterilen kamuoyu tepkisinin gittikçe yumuşaması gelecek için bu konuda fazla iyimser olunmasını imkânsız kılıyor. ***Yıllar önce ABD’de uzunca kaldığım ve yoğun ilişkiler yaşadığım, Amerikan aile yapısının karmaşıklığını da yakından kavramak olanağını bulduğumu sandığım bir dönemde her şeyin, karşılığında “Ne istiyorsun” sorusuna bağlandığı bir diyarda, “Peki bundan benim çıkarım ne olacak” sorusunun hiç sıkılmadan rahatlıkla sorulduğuna tanık olmuştum. Kanal 1 bu olguyu yeni ortaya koyuyormuşçasına altını çizerek sundu. Biz daha önce yukarıda da belirttiğimiz gibi şu son 20 yılın seçimlerinde daha ne ahlaksız teklifler gördük. “What can I do for you?” sorusuyla karşılaşınca “Ne istediğinizi fazla eğip bükmeden, doğrudan, dobra dobra söyleyin” derim, nasıl olsa bunu açıkça sorulmuş bir soru izleyecektir. Bütün bunlardan rahatça çıkarabiliyoruz ki deprem konusunda son bir yılda elle tutulur bir şey yapılmış değildir. Bu defa da durum aynıdır. Bu arada kürsülerde yer alan AKP yöneticileri deprem bölgelerinde çoğu merkez iktidar ile yerel yönetimler arasında ilişkilerin iyi olmadığını, bu durumun maalesef bu bölgelerde iyi olmayan ilişkilerin deprem konusunda yardımları da olumsuz etkilediğini söylediler. Yani diyeceğim odur ki sözü edilen politikacılar da bir sıkıntılarını dile getirmektedirler. Onun için AKP’nin deprem yardımının açık seçik AKP’ye bağlı belediyelerle ilişkilendirilmesi ve tepki gösterilmesinin fazla yadırganmaması gerekir. Kısacası çaresizliklerini anlatmaktadırlar. ",. Bakmayın siz AKP’nin söylemleriyle “birinci çoğul şahıs” iktidarı izlenimi uyandırmasına, bal gibi bir “birinci tekil şahıs” iktidarı olan AKP döneminde asliye hukuk davalarında bile çıkacak sonuç söz konusu vatandaşın siyasi iktidarla ilişkilerine bağlıdır. Oy gelmesi ihtimali fazla olmayan kesimlerin ikramiye dışında tutulması “Bu işin bana oy getirisi ne olacak ki bunu önceden bilelim” gerçeğinin geçerli olduğunu bir kere daha kanıtlamıştır. Son 20 yıl birbirini izleyen hemen çoğu da AKP zaferi olarak algılanan ve sunulan seçimler bu ahlaksız tekliflerin çok sık yapıldığı daha doğrusu bir yaşam biçimi haline geldiği bir dönemdir. 6 Şubat günü asrın felaketi olarak anıldı.